Menü
Kişiler Hukuku

Manevi Tazminat – 6 Soru / 6 Cevap

Manevi Tazminat

Manevi tazminat hakkında merak edilenleri bu yazımızda bulabilirsiniz. Sorularınızı, aşağıda bulunan yorumlar bölümünden iletebilirsiniz. Hukuki desteğe ihtiyaç duyduğunuzda randevu almak için bizlere ulaşabilirsiniz.

Manevi Tazminat Davası Nedir?

Haksız bir fiil neticesinde zarara uğrayan; uğradığı zararın, zarar veren tarafından tazmin edilmesini mahkeme huzurunda talep edebilir. Zarar görenin, zararını gidermesine yarayan kurallar, tazminat hukuku çerçevesinde düzenlenmektedir. Tazminat hukukuna göre; haksız fiil sonucunda meydana gelen zarar, maddi veya manevi nitelikte olabilir.

Maddi zarar, haksız fiil sonucu malvarlığında meydana gelen eksilmeyi ifade eder. Manevi zararda ise eksilme, kişilik değerlerine ilişkindir. Manevi zarardan bahsedebilmek için haksız fiil, zarar görenin kişilik değerlerine objektif nitelikte bir saldırı teşkil etmelidir. Manevi zarar nedeniyle kişinin duyduğu acıyı bir nebze olsun dindirebilmek, yaşadığı elem ve üzüntüyü azaltabilmek adına; zarar verenden bir miktar para alınıp zarar görene verilir. Söz konusu para haksız fiil nedeniyle uğranan manevi zararın tazminine ilişkindir ve nitelik itibariyle manevi tazminattır.

Manevi tazminat

Manevi Tazminat Davası Şartları Nelerdir?

Bu tazminat konusundaki düzenlemeler Türk Borçlar Kanunu’nun 56. ve 58. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanundaki düzenleme şu şekildedir:

Madde 58 – Kişilik hakkının zedelenmesi

Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.

Kanundaki düzenleme, kişilik haklarının zedelenmesi neticesinde doğacak olan manevi zararlara ilişkindir. Kişilik hakları, bir kimsenin saygınlığı ve kişiliğinin serbestçe gelişmesini temin edecek bireysel değerlerin tümüdür. Kişilik hakkı, kişinin yalnızca kişi olmasından kaynaklanan, vazgeçilemez ve devredilemez haklardandır. Kişilik hakkının kapsamını, tek tek saymak mümkün olmamakla beraber; Yargıtay kararları ışığında bir çerçeve belirlemek mümkündür.

Yargıtay 19. Ceza Dairesi, 2020/2253 E., 2021/1702 K., 17.02.2021 K.T.

“Kişilik hakkı çeşitli kişisel değerlerden oluşan bir bütünlük arz eder. Kişilik hakkı bir şahsın kişiliğini oluşturan maddi ve manevi değerleri kapsar. Kişinin özel yaşamı, beden bütünlüğü, şeref, haysiyeti, onuru, saygınlığı, sağlığı, özel yaşamının gizliliği, resmi adı, eseri, sözü, ekonomik hareket serbestliği ve özgür olma hakkı bu değerlerdendir…
…Kanun koyucu kişilik haklarını oluşturan değerlerin sürekli değişen ve gelişen yansımalarını dikkate alarak sınırlandırma yoluna gitmemiş; kişisel değerlerden oluşan kişilik hakkı esnek bir çerçeve içinde, ele alınmıştır.”

Kanundaki düzenlemelere göre manevi tazminatın koşulları şunlardır:

  • Kişilik haklarına yönelik bir ihlalin bulunmalı
  • Kişilik hakkını ihlal eden fiil hukuka aykırı olmalı
  • Bu fiil neticesinde manevi bir zarar doğmalı
  • Meydana gelen zarar ile fiil arasında nedensellik bağı bulunmalı

Bir başka manevi zarar türü olarak Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde; bedensel zarar veya ölüm halinde, kişinin kendisinin ve yakınlarının isteyebileceği manevi tazminat düzenlenmektedir.

Madde 56 – Manevi tazminat

Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.

Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.

Söz konusu maddeye göre manevi tazminat talep edilebilmesinin şartları;

  • Bir ölüm meydana gelmeli veya bir kimsenin vücut bütünlüğü ihlal edilmeli
  • İhlale neden olan fiil hukuka aykırı olmalı
  • Ölüm veya vücut bütünlüğünün ihlali neticesinde manevi bir zarar doğmalı
  • Yapılan ihlal ile zarar arasında nedensellik bağı bulunmalı

Belirtmek gerekir ki her iki manevi tazminat hali için de kusurun bulunması bir şart olmayıp; yalnızca tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınır. Bu husus Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarında da açıklığa kavuşturulmuştur.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu 1966/7 E. 1966/7 K. 22.06.1966 T.

“Her ne kadar harsız eylemlerde kusur sorumluluğunun temelini teşkil eden 41. madde hükmü için böyle bir durum meydana gelmez ise de, temyiz kudreti bulunmayan şahısların sorumluluğu (madde 54), istihdam edenin sorumluluğu (madde 55), hayvanlar için sorumluluk (madde 56), eser malikinin sorumluluğu (madde 58), hatta aile başkanının sorumluluğu (Medeni K. madde 320) gibi kusur aranmayan sorumluluk hallerinde, maddi tazminata hükmedebilmek için kusur şart olmadığı gibi, bu durumlarda ölüm veya cismani zarar vuku bulmuşsa ayrıca 47. maddeye müsteniden manevi tazminat istenebilmesi için de yine kusurun mevcudiyeti şart değildir.

Bu konuda şu cihete de işaret etmek gerekir ki, mesela ilkokula giden çocuğu bir nakliyat şirketinin kamyonunun ezmesi sebebiyle veya küçük bebeği başkasının köpeğinin ısırması sonucu ölen yahut da türlü meşakkatlerle yetiştirdiği genç evladı yolu kenarındaki binanın çökerek altında kaldığı için aynı akıbete maruz kalan ana ve baba lehine, Borçlar Kanununun 45. maddesinin 2. fıkrasına göre aynı kanunun sırasiyle 55,56 ve 58, maddesi gereğince maddi tazminata hükmedebilmek için kusur şart tutulmadığı halde, manevi tazminatta kusurun aranması, normal hayat münasebetlerine ve itiyatlara da aykırı düşer.”

Manevi Tazminat

Hakaret Davasında Manevi Tazminat İstenebilir Mi?

Hakaret, Türk Ceza Kanunu’nun 125.maddesi kapsamında suç sayılmış ve karşılığında hapis cezası öngörülmüştür. Anılan maddeye göre “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”

Hakaret suç niteliğinde olup ceza davasına konu olmasının yanı sıra; aynı zamanda hukuk davalarına konu teşkil eder. Zira hakaret suçu ile korunan hukuki değer, kişilik haklarına ilişkin olup; onur, şeref, saygınlıktır. Dolayısıyla hakarete maruz kalan kimsenin, kişilik hakları saldırıya uğramış demektir.

Hakaret suç niteliği itibariyle hukuka aykırı bir fiildir ve kusur barındırır. Hakaret fiili neticesinde ise karşı tarafın onuru, şerefi ve saygınlığı zedelenmektedir. Bu sebeplerle hakaret fiili manevi tazminatın konusunu teşkil etmekte ve bu sebeple manevi tazminata da hükmedilebilmektedir.

Manevi Tazminat Miktarının Belirlenmesi Nasıl Yapılır?

Tazminat hukukunda kural olarak; tazminat, zarar göreni zenginleştirmemeli ve de zarar vereni fakirleştirmemelidir. Tazminat miktarı belirlenirken amaç, zararın tazmin edilmesi olmalıdır. Bununla beraber Kanun’da, manevi tazminat hesaplanmasına ilişkin özel bir yöntem yoktur. Hakim kendisine tanınan takdir yetkisine dayanarak, hakkaniyete uygun bir tazminat miktarı belirleyecektir. Hakim, söz konusu tazminat miktarını takdir ederken hukukun genel kurallarına, hak ve nefasete uygun davranmalı; doktrin ve Yargıtay içtihatlarını dikkate almalıdır. Bununla beraber bazı hususlar manevi tazminatın belirlenmesine doğrudan etki etmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına göre bu hususlar aşağıdaki gibidir.

  • Somut olayın özelliği
  • Zarar görenin ekonomik ve sosyal durumu
  • Paranın alım gücü
  • Maluliyet oranı
  • Duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/21-872 E. 2014/1086 K. 24.12.2014 T.

“Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir.

Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.

Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hâkim, M.K.nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.

Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir.”

Maddi Tazminat ile Manevi Tazminatın Farkları Nelerdir?

Maddi tazminat; hukuka aykırı bir fiil neticesinde, bir kimsenin malvarlığında meydana gelen zararın tazminine ilişkindir. Manevi tazminatın konusu ise kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmedir. Bu sebeple maddi tazminat ile manevi tazminat, tazminatın konusu bakımından farklıdır.

Diğer yandan maddi tazminatta, zararın miktarı belirlenebilir bir rakamdır. Manevi zarar ise herhangi bir rakamla ispat edilemez. Bu sebeple manevi zararın miktarını hakim tayin eder. Hakim takdir yetkisini kullanırken hukukun genel kurallarına, hak ve nefasete uygun hareket edecektir. Bu yönüyle maddi tazminatın miktarını belirlemek, manevi tazminatın miktarını belirlemekten daha kolaydır.

Manevi Tazminat Davası

Manevi Tazminat Davası Hangi Mahkemede Açılır?

Hukuk Muhakemeleri Kanunu 2. madde gereği, “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesidir. Manevi zarar sonrasında açılacak tazminat davalarının konusu da şahıs varlığına ilişkindir. Bu sebeple manevi zararın tazminat edilmesi için açılacak davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Bu davalarda yetkili mahkeme öncelikle genel yetki kuralı çerçevesinde davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Ancak tazminat davasının, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde açılması da mümkündür.

Yazar Hakkında

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu'na bağlı olarak avukatlık hizmeti vermektedir. Uzmanlık alanı, aile hukukundan kaynaklanan davalardır. Boşanma avukatı olarak Milliyet/Pembenar ekinde köşe yazarlığı yapmaktadır.

Yorumlar

    Yorum Bırak