Menü
Mal Paylaşımı Davaları

Boşanmada Mal Paylaşımı – 12 Soru / 12 Cevap

Boşanmada Mal Paylaşımı

Boşanmada mal paylaşımı hakkında merak edilenleri bu yazımızda bulabilirsiniz. Sorularınızı, aşağıda bulunan yorumlar bölümünden iletebilirsiniz. Hukuki desteğe ihtiyaç duyduğunuzda randevu almak için bizlere ulaşabilirsiniz.

Boşanmada Mal Paylaşımı Davasının Tarafları Kimlerdir?

Kural olarak boşanmada mal paylaşımı davasının tarafları, mal rejimi sözleşmesinin tarafı olan eşlerdir. Bu kapsamda kural olarak boşanmada mal paylaşımı davalarında davacı tarafın eşlerden biri; davalı tarafın da eşlerden diğeridir. Ancak boşanmada mal paylaşımı davalarında, mirasçılar da istisnai durumlarda bu davaların tarafı olabilmektedir. Söz gelimi eşlerden birinin vefat etmesi durumunda sağ kalan eş, mal rejimin tasfiyesinden kaynaklanan hak ve alacakları için diğer mirasçılara dava açabilmektedir. Benzer şekilde eşlerden birinin, diğer eşin alacaklarını engellemek amacıyla yakın çevresindeki bir kişiye mal varlığını devretmesi durumunda bu kişinin de dahili davalı olarak dosyaya eklenmesi mümkündür.

Boşanmada Mal Paylaşımı

Boşanmada Mal Paylaşımı İçin Belirsiz Alacak Davası Açılabilir Mi?

Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktarı ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Belirsiz alacak davası Hukuk Muhakemeleri Kanunun 107. maddesinde düzenlenmiştir.

Mal rejimin tasfiyesine ilişkin alacak davaları da belirsiz alacak davalarının tipik örneğidir. Nitekim boşanmada mal paylaşımına ilişkin alacak davalarında, alacağın miktarını tam ve kesin olarak belirlemesi çoğu zaman davacıdan beklenemez. Bu tür durumlarda talep edilen alacak türün ile makul şekilde harca esas değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açılması mümkündür.

Belirsiz alacak davalarında asgari değer belirtildikten sonra mahkeme araştırma yaparak davacının alacak hakkı olup olmadığını ve alacağı varsa miktarını tespit eder. Bu kapsamda yapılacak yargılamayla tespit edilen alacak miktarı üzerinden davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

Boşanmada mal paylaşımına ilişkin davalarda belirsiz alacak davası açılması halinde, mal rejiminin tasfiyesine dair hak düşürücü süre ve zamanaşımı süreleri tümüyle kesilir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/21616 E. 2019/3601 K. 03.04.2019 T.

“Dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkin olup, 06.12.2011 tarihinde açılmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir…” hükmü ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir. … Eldeki davanın açıldığı tarihte 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlükte olduğuna göre, belirsiz alacak davası ile ilgili hükümlerin uygulanması gerekir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000 TL katılma alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Daha sonra davacı vekili son yargılama oturumunda sunduğu havalesiz, tarihsiz dilekçe ile talebini 29.000 TL’ye yükseltmiştir. Mahkemece anılan dilekçenin ıslah dilekçesi olduğu kabul edilmişse de, dava tarihi itibariyle dava belirsiz alacak davası olduğundan, söz konusu dilekçenin ıslah dilekçesi değil, talep artırma dilekçesi olduğu kabul edilmelidir.

Kaldı ki, davanın kısmi dava olarak kabul edilmesi halinde dahi tahkikat sona erinceye kadar ıslah mümkün olduğundan davacıya arttırdığı bedel için harcı yatırmak üzere süre verilmesi mümkündür.”

Boşanmada Mal Paylaşımı İçin Kısmi Dava Açılabilir Mi?

Dava konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 109. maddesinde düzenlenmiştir. Mal rejimine ilişkin taleplerin, bölünebilir olduğu durumlarda kısmi dava açılması mümkündür. Kısmi dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmediği sürece geri kalan kısmın daha sonra talep edilebilir. Kısmi davada davacı, alacaklının başlangıçta ileri sürdüğü talebini ancak ıslah yoluyla artırabilir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2019/1294 E., 2019/4233 K. 17.04.2019 T.

“6100 sayılı HMK’nin 107.maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davası, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunmadığından dava, 10.000 TL’lik kısmi dava olarak açılmış olup, davacı vekili harcını da yatırdığı 18.05.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 3.000.000 TL olarak ıslah etmiştir.”

Belirsiz Alacak Davası İle Kısmi Dava Arasındaki Farklar Nedelerdir?

Belirsiz alacak davası da kısmi alacak davası da niteliği itibariyle eda davasıdır. Bu benzerliğe rağmen bu iki dava türü arasında çok ciddi teknik farklılıklar bulunmaktadır. Nitekim:

  1. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davası, mal rejimine ilişkin alacak miktarının dava tarihinde tam ve kesin olarak belirlenememesi durumunda açılabilir. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 109. maddesinde düzenlenen kısmi alacak davası ise boşanmada mal paylaşımına dair taleplerin niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda açılabilir.
  2. Boşanmada mal paylaşımına ilişkin davalarda belirsiz alacak davası açılması halinde hak düşürücü süre ve zamanaşımı süreleri tümüyle kesilir. Ancak kısmi alacak davası açılması durumunda sadece kısmi olarak talep edilen alacak için hak düşürücü süre ve zamanaşımı kesilir. Geriye kalan kısım bakımından yapılacak ıslaha kadar zamanaşımı süreleri işlemeye devam eder.
  3. Belirsiz alacak davası açıldığı takdirde davacı, yapılacak tahkikat sonrasında alacağının tam olarak belirlenmesinin ardından iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Üstelik bunu yaparken ıslah yapmasına gerek olmayıp; “bedel artırımı” istemli dilekçe sunulması ve ilgili harçları tamamlaması yeterli olacaktır. Kısmi davada ise davacı, alacaklının başlangıçta ileri sürdüğü talebini ancak ıslah yoluyla artırabilir.
  4. Belirsiz alacak davalarında faiz, daha sonra bedel artırımı yapılsa dahi dava tarihinden itibaren hesaplanır. Ancak kısmi davalarda faiz; dava tarihinde belirtilen kısım bakımından dava tarihi itibariyle; ıslah yapılan bedel için ise ıslah tarihi itibariyle hesaplanır.

Belirsiz Alacak Davası İle Kısmi Dava Nasıl Tespit Edilir?

Boşanmada mal paylaşımına ilişkin davanın, kısmi dava olarak açılırsa durumunda, dava dilekçesinde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” ifadelerinin kullanılması kural olarak yeterli kabul edilmektedir. Ancak boşanmada mal paylaşımı davasının, belirsiz alacak davası olarak açılırsa, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğunun açıkça belirtilmesi zorunludur. Aksi durumda Yargıtay, açılan dava kısmi dava olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

Mal Rejimi Devam Ederken, Tespit Davası Açılabilir Mi?

Hukuk Muhakemeleri Kanunun 106. maddesine göre, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun belirlenmesi için tespit davası açılabilir. Tespit davası açılması için öncelikli kural, dava açmakta hukuki menfaattin olmasıdır. Boşanmada mal paylaşımından kaynaklanan alacak davasının açılabildiği hallerde tespit davası açılması mümkün değildir. Dolayısıyla bu tür durumlarda tespit davası açılmasında hukuki menfaat bulunmadığı kabul edilmektedir.

Ancak diğer yandan evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin, kendisi adına kayıtlı mal varlığı değerlerini saklaması veya diğer eşe malları ile ilgili konularda bilgi vermemesi gibi durumlar sıklıkla yaşanmaktadır. Bu tür durumlarda Medeni Kanun’un 216. maddesinde özel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Kanundaki bu özel düzenleme gereğince eşlerden her biri, diğerinden, mallarının envanterinin resmî senetle yapılmasını isteme hakkına her zaman sahiptir.

Medeni Kanunun 216. maddesinde düzenlenen bu düzenle doğrultusunda tutulacak envanter, eşlerin sahip oldukları mal varlığı değerlerinin özelliklerinin belirtildiği çizelgedir. Eşler, bu çizelgenin resmi şekil şartına tabi olarak noter marifetiyle yapılmasını talep edebilirler. Eşlerden birinin envanter tutulmasını talep etmesine rağmen diğer eşin buna yaklaşmaması halinde, Medeni Kanunun 195. maddesi gereğince hakimin müdahalesi talep edilebileceği gibi aynı kanunun 206. maddesi gereğince mal ayrılığı rejimine geçilmesini talep edebilmek de mümkündür.

Envanter tutulmasına konu malvarlığı diğer eşin malvarlığıdır. Bu nedenle üçüncü şahısların malvarlığının bu yolla deftere kaydedilmesini talep etmek mümkün değildir. Aynı şekilde eşlerden birinin alacaklılarının veya mirasçılarının, envanter tutulmasını talep etme hakları bulunmamaktadır.

Eşlerin mutabakatı veya hakimin müdahalesi sonrasında tutulan envanter, malların getirilmesinden başlayarak bir yıl içinde yapılmışsa, aksi ispatlanmış olmadıkça bu envanterin doğru olduğu kabul edilir.

Boşanma Davası Açılınca Tasfiye Davası Açılabilir Mi?

Eşler arasında mal rejimin tasfiyesine ilişkin taleplerin değerlendirilebilmesi ve boşanmada mal paylaşımı davasının açılması için mal rejiminin sona ermesi gerekir. Bu kapsamda;

  • Eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejimine geçmeleri halinde, mal rejiminin tasfiyesini ölüm veya başka bir mal rejimi sözleşmesinin seçildiği tarihten itibaren talep edilebilir.
  • Boşanmaya, evliliğin iptaline veya mahkeme kararıyla mal ayrılığına geçilmesi halinde, mal rejiminin tasfiyesini talep edebilmek için açılan bu davalarda kararın kesinleşmesi zorunludur. Ancak bu durumlarda eşler arasındaki evlilik sözleşmesi, açılan dava tarihinden geçerli olmak üzere sona ermektedir. Dolayısıyla boşanma davası açılması, evliliğin iptali talep edilmesi veya mal ayrılığı rejimine geçiş için dava açılması hallerinde mal rejiminin tasfiyesi davası açılması mümkündür.

Bu tür durumlarda boşanma, evliliğin iptali veya mal ayrılığı rejimine geçilmesi davaları, mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak davası için bekletici mesele yapılır. Açılan boşanmada mal paylaşımı davası; boşanma, evliliğin iptali veya mal ayrılığına geçiş davasının olumlu sonuçlanması halinde görülmeye devam eder. Bu davaların olumlu sonuçlanması halinde boşanmada mal paylaşımı davasında toplanacak tüm delillere göre bir değerlendirme yapılarak karar verilir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/16257 E., 2018/13988 K. 12.06.2018 T.

Türk Medeni Kanunu’nun 225.maddesine göre; mal rejimi, eşlerden birinin ölümüyle, başka bir mal rejiminin kabulüyle, mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.

Yargıtay’ın ve Dairemizin sapmaksızın devam eden uygulamalarına göre, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler aralarındaki mal rejiminin sona ermesi gerekir. Başka bir anlatımla, şahsi hak niteliğindeki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkının dava konusu yapılabilmesi için muaccel (istenebilir) hale gelmesi gerekir, bu da mal rejiminin sona ermesi ile gerçekleşir.

Mal rejiminin sona ermesi, mal rejiminin tasfiyesiyle alacak davalarının görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimini sona erdiren boşanma davasının derdest olduğunun anlaşılması durumunda usul ekonomisi gereğince bekletici mesele yapılmalıdır.”

Boşanmada Mal Paylaşımı Hangi Delillerle İspat Edilebilir?

Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalar, tarafların nüfus kayıtları, mal rejiminin sona erdiğine dair dava dosyaları, banka hesap hareketleri, tapu kayıtları, araç kayıtları, taraflar arasındaki konuşma kayıtları, tanık beyanları, dava değerini ve alacak miktarını ispat etmek için alınacak bilirkişi raporları, mahalde yapılacak keşif ve yemin dahil her türlü delille ispat edilebilir.

Boşanmada Mal paylaşımı

Boşanmada Mal Paylaşımında İhtiyati Tedbir Kararı Verilebilir Mi?

Eşlerden biri, diğerinin boşanmada mal paylaşımından doğan haklarını engellemek amacıyla kendisi adına kayıtlı mal varlıklarına dair tasarruflarda bulunabilir. Bu tür durumlarda tasfiye sonrasında elde edilecek menfaatin diğer eş tarafından zorlaştırılması ya da imkansız hale getirilmesini engellemek amacıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunun 389. maddesi gereğince, ihtiyati tedbir talebinde bulunulması mümkündür. Bu kapsamda usulüne uygun olarak ihtiyati tedbir talebinde bulunulması halinde mahkeme, talep eden tarafın dava sonrasında elde edeceği muhtemel menfaatini korumak için orantılılık ilkesine uygun olarak ihtiyati tedbir tesis edebilir.

İhtiyati tedbir talep eden taraf, davanın esası yönünden haklı olduğunu, en azından yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Hakim, karşı tarafa dinlemeden de ihtiyati tedbire karar verebilir. İhtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi halinde ise bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmak mümkündür.

İcra İflas Kanunun 257. maddesinde ise para alacağına ilişkin davalar bakımından ihtiyati tedbirin özel bir türü olan “ihtiyati haciz” düzenlenmiştir. İhtiyati haciz, sadece para alacakları bakımından uygulanmaktadır. Mal rejiminin tasfiyesinde de alacak kural olarak para alacağı olduğu için ihtiyati haciz talep edilebilir. İhtiyati haciz, alacaklı bakımından büyük öneme sahip olmasına ve İcra İflas Kanununda da açıkça düzenlenmesine rağmen uygulamada çok fazla yer bulamamıştır.

Halbuki ihtiyati haciz, alacağın tahsilini de güvence altına almayı amaçlamaktadır. Nitekim ihtiyati haciz verildiği durumlarda, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin karar kesinleştiğinde icra takibi de kesinleşecektir. Bu durumda ise ihtiyati haciz, kesin hacze dönüşecektir. Bu sebeple mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, para alacağı talep edilmesi halinde ihtiyati tedbir yerine ihtiyati haciz talep edilmesi alacaklı bakımından daha menfaatinedir.

Boşanmada Mal Paylaşımında Hangi Mahkemeler Görevlidir?

Aile hukukundan doğan dava ve işler, aile mahkemelerinde görülür. Aile mahkemelerinin kurulmadığı yerlerde ise aile hukukundan doğan dava ve işlere asliye hukuk mahkemeleri tarafından aile mahkemesi sıfatıyla bakılır. Bu kapsamada boşanmada mal paylaşımı davalarında görevli mahkeme, aile mahkemesi; aile mahkemesinin bulunmadığı yerde ise, aile mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesidir.

Taraflar arasında mal rejiminin sona erdiği tarihten sonra edinilen mallara dair alacaklar ise genel hükümlere tabidir. Bu alacaklar bakımından doğrudan asliye hukuk mahkemeleri görevlidir.

Mahkemelerin görevli mahkemede açılıp açılmadığı, kamu düzeni ile ilgilidir. Bu sebeple taraflarca görev konusunda itirazda bulunulmamış olsa da davaya bakan hakim bu hususu kendiliğinden ele alıp gerektiğinde görevsizlik kararı verebilir. Görev, kamu düzeniyle ilgili olduğu için davanın her aşamasında görevsizlik kararı verilmesi mümkündür.

Boşanmada Mal Paylaşımında Hangi Mahkemeler Yetkilidir?

Boşanmada mal paylaşımı davalarında yetkili mahkeme Medeni Kanunun 214. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Bu kapsamda mal rejiminin tasfiyesi davalarında yetki mahkemeler şunlardır:

  • Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
  • Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hakim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme yetkilidir.
  • Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.

Mal rejiminin tasfiyesi davalarında yetkili mahkemelerin düzenlendiği Medeni Kanunun 214. maddesinde sayılan yetki kurallarından mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olacağına ilişkin yetki kuralı, kesin yetki kuralı niteliktedir. Kesin nitelikte olan bu yetki kuralı, kamu düzeni ile ilgilidir. Bu sebeple taraflarca bu hususta yetki itirazda bulunulmamış olsa dahi davaya bakan hakim bu hususu kendiliğinden ele alıp gerektiğinde yetkisizlik kararı verebilir. Kesin yetki kuralı, kamu düzeniyle ilgili olduğu için davanın her aşamasında yetkisizlik kararı verilmesi mümkündür.

Boşanmada mal paylaşımı davalarında, yetkili mahkemelerin düzenlendiği Medeni Kanunun 214. maddesinde belirtilen diğer yetki kuralları ise kesin nitelikte değildir. Bu sebeple boşanmaya, evliliğin iptaline, hakim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumları ile diğer durumlarda davanın yetkisiz mahkemede açılması halinde cevap dilekçesi ile birlikte yetki itirazında bulunulması ve yetkili mahkemenin de gösterilmesi gerekir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2016/261 E., 2016/495 K., 19.1.2016 T.

“Dava, evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmaz ile banka hesaplarında bulunan paralar üzerinde mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacağın tahsiline ilişkindir. Mal rejiminin tasfiyesine dair davalarda, mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölen eşin son yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Bu yetki kesin olup aynı zamanda bir dava şartıdır. Kesin yetki kuralı, taraflarca ileri sürülmese bile; yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir.”

İstanbul adliyesi

Alacakların Belirtilmesi Gerekir Mi?

Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda davacı, hangi mal varlığından, hangi mal rejimine dayalı olarak ne tür ve ne miktarda alacak isteğini tek tek belirtip miktarları somutlaştırılması gerekir. Talep eden tarafından bu yönde açıklamaların yapılmaması durumunda mahkeme, davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde süre verip taleplerini açıklamasını isteyebilir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2019/1294 E., 2019/4233 K. 17.04.2019 T.

“Hakimin davayı aydınlatma ödevi” başlıklı HMK’nin 31. maddesi” Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir.” hükmünü amirdir. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, davacı taraf hangi malvarlıklarına ilişkin olarak ne miktar ve ne tür bir alacak talebinde bulunduğunu açıklamadığı gibi mahkemece de açıklattırılmamıştır.

Mahkemece, davanın tam olarak hangi malvarlıklarına ve mal rejiminden kaynaklanan ne tür ve ne miktar alacak isteğine ilişkin bulunduğu kalem kalem belirlenip miktarları somutlaştırılmadan, dava konusunun ne olduğu tam olarak tespit edilmeden, davacıya talepleri açıklattırılmadan, işin esasının incelenmesi doğru olmamıştır.

Mahkemece yapılması gereken iş, HMK’nin 31. maddesi uyarınca, davacıdan mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğinin, hangi malvarlığı için, ne tür ve ne miktar olduğu konusunda bütün mallar için ayrı ayrı açıklama dilekçesi ile ortaya konulması istenildikten sonra, tasfiyeye konu mallara ilişkin tüm kayıtlar eksiksiz bir şekilde getirtilerek, iddia ve savunma çerçevesinde toplanmış ve toplanacak olan tüm deliller tasfiyeye konu edilen her bir malla ilgili ayrı ayrı değerlendirilip, tartışılarak, talep miktarı ve tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.”

 
Yazar Hakkında

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu'na bağlı olarak avukatlık hizmeti vermektedir. Uzmanlık alanı, aile hukukundan kaynaklanan davalardır. Boşanma avukatı olarak Milliyet/Pembenar ekinde köşe yazarlığı yapmaktadır.

Yorumlar

    Yorum Bırak