Menü
Boşanma Davaları / Ceza Davaları

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu – 15 Soru/Cevap

Özle hayatın gizliliğini ihlal suçu

Özel hayatın gizliliği ihlal suçu hakkında merak edilenleri bu yazımızda bulabilirsiniz. Sorularınızı, aşağıda bulunan yorumlar bölümünden iletebilirsiniz. Hukuki desteğe ihtiyaç duyduğunuzda randevu almak için bizlere ulaşabilirsiniz.

Özel Hayatın Gizliliği İhlal Suçu Hangi Kanunda Düzenlenmiştir?

Özel hayat, kişilerin herkes tarafından bilinmesini istemediği kişilik haklarının bir parçası olan alanı ifade eder. Toplumda yaşayan bireylerin kendi özel hayatlarının gizliliğini koruma ihtiyaçları en doğal ihtiyaçlardandır. Bu koruma ihtiyacının sonucu olarak Türk Ceza Kanunun 134. Maddesinde özel hayatın gizliliğini ihlal suçu düzenlenmiştir. Kanundaki düzenleme şu şekildedir:

TCK 134 – Özel Hayatın Gizliliğini İhlal

“Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun Nitelikli Halleri Nelerdir?

Türk Ceza Kanunu’nun 134/1 maddesinin ilk cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği ihlal suçu, söz konusu suçun temel şeklidir. Suçun temel şeklinin oluşması için kişilerin özel hayatına ilişkin verilerin, kasten herhangi bir suretle saptanması yeterlidir. Bununla beraber kanun koyucu suçun nitelikli hallerini de düzenlemiştir. Nitelikli hallerin varlığı durumunda verilecek ceza ağırlaşacaktır. Bu suçun nitelikli halleri şunlardır:

  • Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi,
  • Görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi,

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun failinin kamu görevlisi olması da suçu ağırlaştıran nitelikli hallerden bir tanesidir. Bu anlamda ihlali gerçekleştiren kişi kamu görevlisi olmakla beraber eylemi gerçekleştirirken görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmış olmalıdır. Örneğin pasaport işlemlerinin yapılmasında görevli olarak çalışan bir memurun, görevi dolayısıyla edindiği bir kimsenin vesikalık fotoğrafını sosyal medyada paylaşması, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun nitelikli halidir.

Benzer bir düzenleme diğer meslek grupları ve sanat faaliyetleri bakımından da geçerlidir. Bir kimsenin özel hayatının gizliliğini, belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle ihlal eden kimse nitelikli hal kapsamında cezalandırılır. Örneğin bir telefon hattı şirketinde müşteri temsilcisi olarak çalışan bir kimse müşterilerden birine ait sesi ifşa etmesi durumunda suçun nitelikli halini işlemiş olacaktır.

Özel hayatın gizliliğini ihlal

Eşler Arasında Özel Hayatın Gizliliği Var Mıdır?

İnsan olmanın doğal sonuçlarından biri, kendine ait alanlara ve özel bir hayata sahip olmaktır. Evlilik birliği içinde ise taraflar, ortak bir hayat kurma isteğiyle yola çıkarlar. Ancak eşlerin ortak yaşamak amacıyla kurmak amacıyla yola çıkmaları, tüm alanlarını karşı tarafa açacakları şeklinde değerlendirilmemelidir. Bu sebeple eşlerin de birbirlerinden ayrı özel hayatı olacağı bulunmaktadır. Hatta eşlerin, bu alanlara saygı göstermesi ve ihlal etmemesi de yükümlülükleri arasındadır. Ancak eşlerin ortak alanlarının çok fazladır. Bu sebeple özel hayatın gizliliğinin sınırları, üçüncü kişilere oranla çok daha belirsizdir.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Boşanma Nedeni Midir?

Eşlerden birinin, diğerinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğu durumlarda evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebiyle boşanma davası açılması mümkündür. Kişilik hakları ise bir kimsenin saygınlığı ve kişiliğinin serbestçe gelişmesini temin edecek bireysel değerlerin tümüdür. Özel hayat da kişilik haklarının bir parçasıdır. Bu kapsamda eşlerden birinin, diğer eşin özel hayatını ihlal etmesi, aynı zamanda kişilik haklarına saldırıda bulunması anlamına gelir. Bu sebeple bir kimse, eşinin kusurlu davranışları neticesinde özel hayatının gizliliği ihlal edilmesi halinde boşanma davası açabilir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2012/21108 E., 2013/21067 K., 17.09.2013 T.

“Evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülük alanlarında bile, eşlerin her birinin ayrı ayrı özel yaşam alanları vardır ve bu alanlar Anayasa tarafından koruma altına alınmıştır. Ailenin evliliğin yasal yükümlülükler alanı kapsamında ortak bir özel hayatı varsa da bu ortak alan ancak diğer eşin izin verdiği ölçüde vardır. Aile bireylerinden birisinin bu alandaki ortak alanı kabul etmemesi bir başka deyişle diğer eşe bu alanı kapatmasının yaptırımı, diğer eşe Anayasaya aykırı olarak bu ortak alana müdahale hakkı vermez. Bu durum ancak bir boşanma sebebi olarak değerlendirilebilir.”

Eşler Arasında Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu Oluşur Mu?

Eşlerin aynı evi paylaşıyor olması, ortak yaşam alanlarının çokluğu gibi sebeplerle birbirlerinin özel hayatlarına daha çok tanık oldukları ve müdahalede bulundukları yadsınamaz bir gerçekliktir. Bu sebeple özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, eşler bakımından fazlaca gündeme gelmekte ve boşanma davalarında kullanılıp kullanılmayacağı sorulmaktadır. 

Yargıtay vermiş olduğu kararlarda; failin eş olmasını bir hukuka uygunluk sebebi olarak görmemiş, eşler arasında da özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluşabileceğini hükme bağlamıştır. Bu kapsamda eşler arasında da bu suçun oluşması mümkündür.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/4369 E., 2019/8633 K., 11.09.2019 T.

“Kişiye bağlı ve onun kişisel gelişimiyle ilgili olan özel hayatın gizliliği hakkı, evlilikle tamamen ortadan kalkmaz. Tarafların evli olmaları ve aynı konutu paylaşmalarından dolayı birbirlerinin kişisel eşyalarına ve özel yaşam alanına giren hususlara kolayca ulaşabilme imkanına sahip bulunmaları, eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebileceği ve denetleyebileceği şeklinde yorumlanamaz.”

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Eden Delil, Boşanma Davasında Kullanılabilir Mi?

Gerçeği ortaya çıkarma amacıyla olsa dahi hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kullanılamaz. Bu şekilde elde edilen bulguların boşanma davası duruşmasında okunması, tartışılması ve mahkeme kararlarında hükme esas alınması mümkün değildir. Bununla beraber ceza yargılamasında, kimi zaman hürriyeti bağlayıcı ceza söz konusu olmaktadır. Bu sebeple ceza yargılamasında hukuka aykırı delillerin kullanılmaması isabetlidir. Ancak hukuk davalarında hukuka aykırı delil yasağını bu kadar sert ve keskin anlamamak gerekir. Kural olarak hukuka aykırı elde edilmiş olan deliller ispat vasıtası olarak kullanılamasa da eğer o vakıanın yegane ispat vasıtası o delil ise hakimin takdirinde olmakla beraber ispat vasıtası olarak kullanılması mümkündür.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2002/2-617 E., 2002/648 K., 25.9.2002 K.T.

Diğer taraftan özel hayatın gizli alanları, özel hayatın gizli alanını ilgilendiren delillerle ispat edilebilir. Nasıl ki, kadın başka bir erkekle müşterek hanedeki yatak odasında sevişirken koca tarafından kapı kırılarak içeri girilmesinde hukuka aykırılıktan söz edilemezse, ortak yaşanan evde bulunduran not defterinin elde edilmesi de hukuka aykırı olarak değerlendirilemez. Eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları yasal bir zorunluluktur. Kadının bu konulardaki özel yaşamı, evlilik ile bir araya geldiği hayat arkadaşı kocayı da en az kadın kadar ilgilendirmektedir. Bu nedenle de davalıya ait hatıra defterinin delil olarak değerlendirilmesinde kuşkuya düşmemek gerekir.”

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Eden Delil, Velayet Davasında Kullanılabilir Mi?

Velayet; anne babanın, ergin olmayan ve ergin olmakla beraber kısıtlı bulunan çocuklarına karşı, kanundan doğan bakım ve gözetim yükümlülüğünü ifade eder. Kural olarak, velayet hakkı anne-baba tarafından birlikte kullanılmakla beraber boşanma gibi haller söz konusu olduğunda velayet hakkının anne veya babadan birine verilmesi söz konusu olabilmektedir. Bu sebeple açılan velayet davasında, çocuğun velayetinin kime verileceği hususu değerlendirilirken anne-babanın kusurlu davranışları kural olarak önemli değildir. Ancak bu davranışlar, çocuğun gelişimine zarar verecek nitelikte ise velayetin kime verileceği bakımından önemlidir.

Özel hayatın gizliliğini ihlal eden delil, hukuka aykırı olarak elde edilmiş delildir. Hukukumuzda yer alan “hukuka aykırı delil yasağı prensibi” nedeniyle, söz konusu delillerin mahkemede kullanılması kural olarak mümkün değildir. Ancak başka türlü ispatlanma imkanı bulunmayan ve çocuğun üstün yararına ilişkin bulunan delillerin hakimin takdirinde olarak değerlendirilmesinin mümkündür. Söz gelimi ağır şekilde fiziksel şiddete maruz kalan bir çocuğun, maruz kaldığı bu şiddetin ispatı bakımından başkaca bir imkan bulunmadığı durumlarda özel hayatın gizliliğini ihlal edilerek elde edilen bir ses kaydının kullanılması mümkündür.

Özel Hayatın Gizliliği İhlal Suçunun Şartları Nelerdir?

Türk Ceza Kanunun 134. Maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluşabilmesi için birtakım şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar şu şekildedir:

1. İhlalin, kasten gerçekleştirilmiş olması gerekir.

Özel hayatın gizliliğinin ihlal edilebilmesi için bu ihlalin bilerek ve isteyerek gerçekleşmesi gerekir. Bu kapsamda tesadüf eseri gözlemlenen ya da duyulan olaylar, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmaz. Bu suçun oluşması için kasten hareket edilmiş olması şarttır.

2. Özel hayatı ihlal edilen kişinin rıza göstermemiş olması gerekir.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda “rıza”, bir hukuka uygunluk sebebi saymıştır. Bu sebeple suçun oluşması için özel hayatı ihlal edilen kişinin rıza göstermemiş olması şartı aranır. Bu itibarla, bir kişinin bilgisi ve rızası dahilinde onun özel hayatına ilişkin bilgi saptanması veya kaydedilmesi halinde bu suç oluşmaz.

3. Özel hayatın gizliliğini ihlal, kişinin özel hayatına yönelik olmalıdır.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan bahsedebilmek için söz konusu ihlalin “özel hayata” yönelik olması gerekir. Bir kişinin, kamusal alandaki faaliyetlerinin herhangi bir suretle saptanması veya kaydedilmesi özel hayatın gizliliği suçunu oluşturmaz. Özel hayattan ne anlaşılması gerektiği ise Yargıtay içtihatları ile şekillenmiştir. Bu kapsamda özel hayat, kişinin gizli alanını da kapsamakla beraber; yakın çevresiyle veya aile bireyleriyle paylaştığı, herkes tarafından bilinmesini istemediği hayatıdır. Özel hayat kavramı bir kişinin, ismi, fotoğrafı, beden ve ruh bütünlüğü gibi kimliğiyle ilgili unsurları içermektedir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2019/4369 E., 2019/8633 K., 11.09.2019 T.

“Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir.”

Özel hayatın gizliliğini ihlal

Hangi Durumlarda Suç Oluşmaz?

Özel hayatın gizliliği ihlal suçunda, belirli durumlar hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilmektedir. Bu durumlardan birinin varlığı halinde bu suçun oluşmayacağı kabul edilmektedir. Bu kapsamda:

1. Failin basın mensubu olması durumunda suç oluşmaz.

Basın mensupları; 5187 sayılı Basın Kanunu çerçevesinde, mesleki faaliyetler kapsamında haber verme hakkına sahiptir. Haber verme hakkı, kamu yararı taşıyan bir olayı, topluma haber vermek, bildirmektir. Bu itibarla failin basın mensubu olması, bir hukuka uygunluk sebebidir. Ancak basın mensubu tarafından işlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, somut olayın şartlarına göre değerlendirilmesi gerekir. Nitekim basın mensubu olmanın hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilmesin için, haberi verme hakkı kapsamında kamunun haber almada yararı bulunması şartı aranır. Bu tür durumlarda ihlalin boyutu ile kamunun haber almadaki yararı arasındaki menfaat dengesi gözetilir.

2. Mağdurun kamuya mal olmuş kişilerden olması durumunda suç oluşmaz.

Kamuya mal olmuş kimseler bulundukları mevki, yerine getirdikleri görevler veya faaliyetleri ile toplumun ilgisini sürekli olarak üzerlerinde toplayan kişilerdir. Bu kişilerden haber almakta toplumun üstün yararı bulunabilir. Bu üstün yarar da Türk Ceza Kanun’da koruma altındadır. Bu kapsamda özel hayatın gizliliği ihlal edilen kimsenin, kamuya mal olmuş kişilerden olması halinde suç oluşmaz. Ancak bu durumun, somut olayın şartlarına değerlendirmek gerekir.

Kamuya mal olma bakımından, zaman ve yer kriterleri büyük öneme sahiptir. Özel hayatı ihlal edilen kişinin, ihlale maruz kaldığı yer ve zamanda, “kamuya mal olma” niteliğini taşıyıp taşımadığına her olayda ayrıca bakılması gerekir.

3. Görüntü ve seslerin hukuka uygun olarak yayılması durumunda suç oluşmaz.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 134.maddesine göre kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Anılan kanun maddesinde; ifşanın, bir diğer anlatımla “açığa çıkarmanın”, hukuka aykırı bir nitelik taşıması şartı aranmıştır. Örneğin kayda alınan ses ve görüntülerin yetkili makamlar nezdinde suç duyurusuna konu edilmesi özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmayacaktır.

4. Özel hayatın gizliliğini ihlalin kasten olmaması durumunda suç oluşmaz.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu ancak kast ile işlenebilecek bir suçtur. Bu sebeple “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranma” anlamına gelen taksir ile işlenmesi mümkün değildir. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işleyen kimse bunu bilerek ve isteyerek yapmış olmalıdır. Hayatın olağan akışı içerisinde tesadüfen tanık olunan olaylar, duyulan sözler, edinilen bilgiler bu kapsamda suç oluşturmayacaktır.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu İle Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçunun Farkları Nelerdir?

Türk Ceza Kanunun dokuzuncu bölümünde “özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar” düzenlenmiştir. Özel hayatın gizliliğini ihlal ve haberleşmenin gizliliğini ihlal suçları bu bölümde düzenlenen suçlardandır. Bu kapsamda her iki suç tipinin de koruduğu hukuki yarar, kişinin özel hayatıdır. Ancak özel hayatın gizliliğini ihlal suçu daha geniş bir düzenleme alanına sahiptir ve bu sebeple özel hayata ilişkin genel koruma niteliğindedir. Bunun yanı sıra haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun özel şekli niteliğindedir. Kanun koyucu, haberleşme özgürlüğüne verdiği önem neticesinde bu suçu düzenlenmiştir.

Özel hayata ilişkin her türlü görüntü ve sesin saptanması, kaydedilmesi ve hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi özel hayatın gizliliği suçunu oluştururken; insanlar arasında bir araç vasıtası ile gerçekleştirilen haberleşme içeriklerinin saptanması, kaydedilmesi ve hukuka aykırı ifşa edilmesi haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturur. Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu bakımından haberleşme yüz yüze değil mutlaka bir araç vasıtası ile gerçekleştirilmiş olmalıdır. Haberleşmeye elverişli olan her araç(mektup, telefon, telgraf, e-posta) bu kapsamda değerlendirilebilir.

Meydana gelen ihlalin konusunun, taraflar arasında araç vasıtası ile gerçekleştirilen haberleşme içerikleri olması halinde haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu bakımından değerlendirme yapmak gerekir. Zira söz konusu suça ilişkin özel düzenleme varken, genel koruma niteliğinde olan özel hayatın gizliliği suçuna ilişkin değerlendirme yapmak yerinde olmayacaktır. Nitekim söz konusu suç tipleri için öngörülen hapis cezaları süre bakımından farklılık arz eder.

Her iki suç tipi için de “saptama ve kaydetme” fiilleri için aynı sürede hapis cezası öngörülmüştür. Buna karşılık, özel hayatın gizliliğini ihlal eden verilerin hukuka aykırı ifşa edilmesi için öngörülen hapis cezası, haberleşme içeriklerinin hukuka aykırı ifşa edilmesi için öngörülen hapis cezasından daha fazladır.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu

Özel Hayatın Gizliliği İhlal Suçunda Şikayet Hakkı Nasıl Kullanılır?

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, kanun koyucu tarafından soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu kapsamda yetkili makamlar, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda kendiliğinden harekete geçemez. Söz konusu suçun, yetkili makamlar nezdinde soruşturulması için mutlaka suçtan zarar gören veya mağdur kimsenin şikayette bulunması gerekir. Şikayet hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Bu sebeple şikayetin bizzat ilgilisi veya ceza avukatı aracılığıyla yapılması gerekir.

Şikayetçi olmak isteyen bir kimse polis, jandarma veya savcılığa beyanda bulunabilir. Bununla beraber savcılığa bir dilekçe vermek suretiyle ile şikayetçi olmak da mümkündür. Şikayet dilekçesinin elle veya bilgisayar yazısı ile yazılmış olmasının bir önemi yoktur. Şikayete konu olayın açık ve anlaşılır şekilde anlatılması önemli olandır. Bu aşamalarda bir avukatın hukuki yardımından faydalanmak sürecin sağlıklı ilerlemesine ve hak kaybının meydana gelmemesine yardımcı olacaktır.

Şikayet süresi, fiili ve faili öğrenme tarihinden itibaren 6 aydır. Şikayet hakkını kullanabilmek için hem fiilin hem failin öğrenilmiş olması gerekir. Söz gelimi özel hayatı ihlal eden olay biliniyor ancak ihlalin kim tarafından gerçekleştirildiği bilinmiyor olabilir. Bu takdirde söz konusu 6 aylık süre, ihlale neden olan kişi öğrenildikten sonra hesaplanır.

Şikayet için öngörülen 6 aylık süre, hak düşürücü niteliktedir. Bu süre geçtikten sonra yapılan şikayetin kamu davasına dönüşmesi mümkün değildir.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunda Yargılama Nasıl Yapılır?

Şikayetin süresinde yapılması ile beraber Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen, soruşturma aşaması başlar. Bu aşamada; hakkında şikayet olunan kimse, şüpheli sıfatını alır ve ifadesine başvurulur. Soruşturma aşamasında suça ilişkin tüm deliller toplanır ve dosya arasına alınır. Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.

İddianamenin mahkemece kabul edilmesiyle beraber, kamu davası açılır ve kovuşturma aşaması başlar. Ancak iddianame düzenleme aşamasında, özel hayatın gizliliği suçu bakımından bir istisna söz konusudur. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kanun koyucu tarafından uzlaşma kapsamına alınan suçlardandır. Bu sebeple Cumhuriyet Savcısı iddianame düzenlemeden önce uzlaşma prosedürünü başlatmakla görevlidir.

Ceza hukukunda uzlaştırma, ceza soruşturması ve davasında tarafsız bir kimsenin arabuluculuğuyla uyuşmazlığın çözülmesi için suçun mağduru ve failinin iletişim kurduğu süreçtir. Cumhuriyet savcısı, uzlaşma prosedürü kapsamında diğer işlemlerin yapılması için dosyayı uzlaştırma bürosuna gönderir. Burada işlemler uzlaştırma bürosu görevlileri ve büro savcıları tarafından yapılır. Uzlaşma süreci sonunda anlaşma sağlanamaması halinde iddianame düzenlenir ve kamu davası açılarak kovuşturma aşamasına geçilir.

Kovuşturma aşaması, ceza mahkemeleri tarafından, kamu adına yürütülür ve şüpheli artık bu aşamada “sanık” sıfatı ile yargılanır. Şikayetçi olan kimse, davaya katılmak istediğini beyan edebilir. Davaya katılma talebinin mahkemece kabul edilmesi üzerine şikayetçi, “davaya katılan” sıfatını alır. Davaya katılma hakkı, davayı takip etmeye ve yargılama sonunda verilecek hükmü karşı itiraz etme imkanı sağlar.

Şikayetten Vazgeçmek Mümkün Müdür?

Şikayet hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haklardandır. Bu sebeple şikayetten vazgeçmek mümkündür. Ancak hukukumuzda; şikayet hakkı bakımından, “vazgeçmeden vazgeçme olmaz” prensibi benimsenmiştir. Bunun kapsamda şikayetten bir kere vazgeçilirse tekrar şikayetçi olmak mümkün değildir. Şikayetten vazgeçme hakkı, şikayet hakkı ile aynı şekilde kullanılır. Şikayetten vazgeçmek isteyen bir kimse polis, jandarma, savcılık veya mahkemeye beyanda bulunabilir. Bununla beraber savcılığa veya mahkemeye yazılı bir dilekçe vermek suretiyle ile şikayetten vazgeçmek de mümkündür. Şikayetten vazgeçme iradesi şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ortaya konmalıdır.

Şikayetten vazgeçme hakkının sonuç doğurabilmesi için; hakkında şikayet olunan kimse, vazgeçmeyi kabul etmelidir. Zira hukukumuzda “kirlenmeme hakkı” mevcuttur. Bu doğrultuda, hakkında şikayet olunan kimse şikayetten vazgeçmeyi kabul etmeyerek, yargılamaya devam edilmesini ve yargılama sonucunda suçsuz olduğunun ispatlanmasını isteyebilir. Şikayetten vazgeçmenin kabul edilmemesi halinde, yargılama faaliyeti devam eder. Buna karşılık, şikayetten vazgeçmeyi kabul eden hakkındaki ceza davasının, düşmesine karar verilir.

Kovuşturma

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun Cezası Nedir?

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun temel şekli, kişilerin özel hayatına ilişkin verilen herhangi bir suretle saptanmasıdır. Bu suç bakımından bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Söz konusu suçun nitelikli halleri söz konusu olduğunda ise öngörülen ceza ağırlaşacaktır. Kişilerin özel hayatına ilişkin olarak saptanan verilerin kayda alınması, suçun nitelikli hallerinden bir tanesidir. Bu takdirde verilecek ceza iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası olacaktır.

Özel hayatın gizliliğini, görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa etmek suretiyle ihlal eden kimse için ise öngörülen hapis cezası iki yıldan beş yıla kadardır. Belirtmek gerekir ki özel hayata ilişkin görüntü ve seslerin kayda alınması ile hukuka aykırı ifşa edilmesi iki ayrı suç tipidir.

Görüntü ve seslerin kayda alınması eylemi suçun nitelikli hali olup cezayı ağırlaştıran bir sebep olduğu madde metninden anlaşılabilmektedir. Bununla beraber görüntü ve seslerin hukuka aykırı ifşa edilmesinin bir başka nitelikli hal mi yoksa ayrı bir suç tipi mi olduğu hususu net değildir. Zira bu husus cezanın tayininde önem arz edecektir. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu düzenleyen 134. maddenin gerekçesinde “İkinci fıkrada, böylece elde edilen saptama ve kayıtlardan herhangi bir suretle yarar sağlanması veya bunların başkalarına verilmesi veya diğer kimselerin bilgi edinmelerinin temini veya basın ve yayın yoluyla açıklanması suçun ağırlaşmış şeklini oluşturmaktadır.” İfadesine yer verilmektedir. Böylece görüntü ve seslerin hukuka aykırı ifşa edilmesi eyleminin, cezayı ağırlaştıran bir başka nitelikli hal olduğu sonucuna ulaşılabilmektedir.

Bir kimsenin özel hayatına ilişkin görüntü ve sesleri kayda alıp aynı zamanda bunu hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun iki farklı nitelikli halini gerçekleştirmiş olur. Bu takdirde cezanın nasıl tayin edileceği Türk Ceza Kanunu’nun 61/4 hükmünde düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre; bir suçun temel şekline nazaran daha ağır veya daha az cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hallerin gerçekleşmesi durumunda; temel cezada önce artırma sonra indirme yapılır.

Failin kamu görevlisi olması veya herhangi bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal etmesi söz konusu suçun nitelikli hallerini teşkil edecek ve durumunda verilecek ceza yarı oranda artırılacaktır. Örneğin; kişi hakkında verilmesi gereken hapis cezası, 4 yıl ise nitelikli hal kapsamında 6 yıl olarak belirlenecektir.

Eşler Arasında Gizlilik Olur Mu?

Evlilik, taraflara ait özel alan sınırlarının iç içe geçtiği bir kurumdur. Ancak bu durum eşlerin kendine ait bir özel hayatı olamayacağı anlamına gelmez. Kişiye bağlı ve onun gelişimiyle alakalı özel hayatın gizliliği hakkı evlilikle tamamen ortadan kalkmaz. Bu sebeple eşlerin arasında da gizlilik olması söz konusudur.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu Şikayet Dilekçesi Nasıl Hazırlanır? 

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçuna ilişkin şikayet dilekçesi suçun işlendiği yerdeki Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılır. Bu kapsamda şikayet dilekçesinde; şikayette bulunan kişinin, kimlik ve iletişim bilgileri yer alır. Eğer şüphelinin kim olduğu biliniyor ise şüpheliye ilişkin kimlik ve iletişim bilgileri de yazılır. Şikayetin özel hayatın gizliliğini ihlal suçuna ilişkin yapıldığı da belirtilmelidir. Suç tarihi belirli ise suç tarihinin de dilekçeye yazılması gerekir.

Anılan unsurlar dilekçede belirtildikten sonra özel hayatın gizliliğini ihlal eden olay açıkça anlatılmalıdır. Buna ilişkin deliller var ise olaylar ile olan bağlantısı ifade edilerek delillerin açıklanması gerekir. Deliller gösterildikten sonra kısa ve özet şeklinde talep sonucu ifade edilir. Ardından dilekçeye isim, tarih belirterek imzalanması neticesinde şikayet dilekçesi tamamlanmış olur.

Özel Hayatın Gizliliği Cezası Nedir?

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, Türk Ceza Kanunu 134.madde hükmünde düzenlenmiştir. Anılan madde hükmüne göre;

Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.

Özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi suçu karşılığında 1-3 yıl arası hapis cezası öngörülmüştür. Ancak özel hayatın gizliliği, görüntü veya seslerin kayıt altına alınması şeklinde işlenir ise bu takdirde verilecek ceza, 2-6 yıl arası hapis cezasıdır. Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü ve seslerin ifşa edilmesi halinde ise verilecek hapis cezası 2-5 yıla kadar hapis cezasıdır.

Yazar Hakkında

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu'na bağlı olarak avukatlık hizmeti vermektedir. Uzmanlık alanı, aile hukukundan kaynaklanan davalardır. Boşanma avukatı olarak Milliyet/Pembenar ekinde köşe yazarlığı yapmaktadır.

Yorumlar

    Yorum Bırak