Menü
Nafaka Davaları

Yoksulluk Nafakası Hakkında 9 Soru / 9 Cevap

Yoksulluk nafakası

Yoksulluk nafakası hakkında merak edilenleri bu yazımızda bulabilirsiniz. Sorularınızı, aşağıda bulunan yorumlar bölümünden iletebilirsiniz. Hukuki desteğe ihtiyaç duyduğunuzda randevu almak için bizlere ulaşabilirsiniz.

Yoksulluk Nafakası Nedir?

Yoksulluk nafakası, boşanma sonrasında yoksulluğa düşecek olan tarafın, daha ağır kusurlu olmamak koşuluyla diğer eşten, isteyeceği nafakadır. Medeni Kanunun 175. maddesinde düzenlenen bu nafakanın süresiz olarak hükmedilebilmektedir.

Yoksulluk Nafakasının Şartları Nelerdir?

Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için üç şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar şunlardır:

a. Yoksulluk nafakası talep eden eşin, ağır kusurlu olmaması gerekir.

Yoksulluk nafakası talep eden eşin, diğer eşten daha ağır kusurlu olmaması yeterli kabul edilmektedir. Eşlerin denk kusurlu sayılması durumunda da bu nafakanın talep edilmesi mümkündür. Hatta kusursuz eşin de nafaka ödemesine karar verilebilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2-2417 E., 2019/871 K., 04.07.2019 T.

“Tanık beyanları, mahkemenin bozma öncesi ve bozma sonrası verdiği kararların gerekçesinde de yer aldığı üzere kadının evine yabancı bir erkeğin geldiğinin beyan edildiği, delillerin değerlendirilmesi neticesinde davacı- davalı kadının başka bir erkekle sadakatsiz davranış içerisine girdiği, eşini istemediğini söylediği, eşinin yeğenine “söyleyin boşanma davası açsın” dediği, davalı- davacı kocanın da, eşine ve ortak çocuğa şiddet uyguladığı, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmakla; evlilik birliğinin sarsılmasında davacı-karşı davalı kadın, davalı-karşı davacı erkeğe göre daha fazla kusurlu olup; eşit kusurlu kabul edilmesi ve davacı-davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.”

b. Talep eden eşin, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir.

Yoksulluk nafakasına hükmedilmesi için talep edilen nafaka miktarının açık ve tereddüt bırakmayacak şekilde bildirilmesi gerekir. Talepte bulunulmaması haline hakim, kendiliğinden yoksulluğa düşecek taraf için nafakaya hükmedemez. Bu yönde bir talepte bulunulması halinde hakim, talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğini araştırır. Yoksulluğa düşecek taraf için hükmedilen bu nafakasının belirlenmesinde en önemli kriter ekonomik hayat standartlarıdır.

Yargıtay, yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmektedir. Bu nafakanın istenebilmesi için, talep eden tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşması gerekir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2-1893 E., 2019/546 K., 09.05.2019 T.

“Tarafların gelir durumları karşılaştırıldığında davacı kadının emekli olduğu, düzenli ve yeterli gelirinin olduğu, hâlihazırda oturduğu bir evinin bulunduğu, bu hâliyle tarafların gelir durumlarının birbirine denk olduğu ve davacı kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinden söz edilemeyeceği belirgin olup, davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” 

c. Boşanma kararının kesinleşmiş olması gerekir.

Yoksulluk nafakasının hesaplanacağı tarih, boşanma kararının kesinleşmesine bağlıdır. Boşanma kararı kesinleşmeden bu nafakadan söz edilemez.

Yoksulluk nafakası

Yoksulluk Nafakası Nasıl Belirlenir?

Tarafların ekonomik durumlarının tespiti bakımından SED araştırması ismi verilen sosyal ve ekonomik durum araştırması yapılmaktadır. SED araştırmaları, mahkemeler tarafından nafakanın tayin edilmesinde büyük öneme sahiptir. Bu araştırma için mahkeme, tarafların ikametgâhlarının bulunduğu kolluk kuvvetine müzekkere yazmaktadır. Yazılan bu müzekkerede kolluğa, tarafların kazançlarını, yan gelirlerini, sahip olduğu taşınmazları, sahip olduğu araçları, çocuk sahibi olup olmadığını, sağlık sorunlarını araştırmasını emretmektedir.

Kolluk tarafından yapılacak bu araştırma bir tutanak olarak hazırlanmakta ve mahkemeye gönderilmektedir. Mahkemeye gönderilecek bu tutanaklar ise hükmedilecek nafakanın tayininde dikkate alınmaktadır. Bununla birlikte taraflar adına kayıtlı taşınmaz, araç, banka hesap bilgileri, kurumlara yazılacak müzekkereler ile elde edilecek bilgiler de nafaka miktarının belirlenmesinde büyük öneme sahiptir. Ancak çalıştığı iş yerinden, nafaka alabilmek için, istifa eden eşin yoksulluk nafakası alamayacağını kabul etmek gerekir. 

Evlilik Sözleşmesi Nafaka Sorumluluğunu Ortadan Kaldırır Mı?

Yoksulluk nafakasının amacı, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı korumaktır. Bu sebeple bu nafakanın, diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat olarak değerlendirilmemesi gerekir. Bu durumun sonucu olarak eşler arasında yapılacak evlilik sözleşmesi nafaka sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Eşler, evlilik sözleşmesi yapmış olsalar bile yoksulluğa düşecek tarafın nafakası isteme hakkını engelleyemezler.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/5030 E, 2018/10286 K., 01.10.2018 T.

“Mahkemece aldırılan sosyal ve ekonomik durum araştırma tutanağında davacı kadının ev hanımı olduğu, ailesi ile birlikte kaldığının belirtilmesine karşın, davacı kadının tanığı …’nin anlatımına göre fındık fabrikasında altı aydır çalıştığı, aylık 1.300 TL gelir elde ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda yeniden usulünce ekonomik ve sosyal durum araştırması yapılması, kadının çalışıp çalışmadığının belirlenmesi, çalıştığının anlaşılması halinde ise, geliri sorulmak suretiyle düzenli ve sürekli olup olmadığı, kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde bulunup bulunmadığı araştırılarak, gerçekleşecek sonuca göre, davacı kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekir.”

İlerleyen Yıllarda Artacak Şekilde Yoksulluk Nafakası Bağlanabilir Mi?

Nafakanın ödeme biçimine dair düzenlemeler yapan MK 176 gereğince hâkim, talep edilmesi durumunda irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini de karara bağlayabilir. Bu kapsamda yoksulluk nafakası talebinde bulunan eşin, bu nafakanın ilerleyen yıllarda paranın alım gücü ve ihtiyaçlarına uygun olarak artırılmasını talep etmesi mümkündür. Uygulamada bu yönde bir talepte bulunulması halinde mahkemeler, paranın alım gücünü göz önüne alarak şartların oluştuğuna kanaat getirdiğinde TÜİK tarafından belirlenen ÜFE oranında arıtılmasına karar verebilmektedir.

Yardım nafakası

İstifa Eden Eş Yoksulluk Nafakası Alabilir Mi?

Yoksulluk nafakasının belirlenmesinde tarafların ekonomik durumları kadar dürüstlük kurallarının da dikkate alınması gerekir. Bu kapsamda eşlerden birinin boşanma davasının açılmasından hemen önce kendisini yoksul göstermek adına işyerinden istifa etmesi dürüstlük kurallarına aykırıdır. Yine benzer şekilde eşlerden birinin boşanma davası devam ederken kendisini yoksul göstermek adına işyerinden istifa etmesi de dürüstlük kurallarına aykırıdır. Dürüstlük kurallarına aykırı ve hakkın kötüye kullanılmasına neden olacak davranışlar ise hukuk düzeni tarafından korunmaz. Bu sebeple bu hallerde nafakaya hükmedilmemesi gerekir.

Benzer şekilde kendi kusuruyla iş akdine son verilen veya yeteneği olmasına rağmen çalışmayan eş lehine de yoksulluk nafakasına hükmedilmemesi gerekir.

Ayrıca fiilen çalışabilecek olup da çalışmayan kişilerin nafaka talep etmeleri diğer tarafa angarya yüklenmesi anlamına gelir. Bu nedenle nafaka talep eden kişinin yaşına, daha önceki çalışma hayatına, çocuğu olup olmadığına, fiilen çalışmasını engelleyecek bir durumun bulunup bulunmadığına, kendisinden çalışmasını istemenin dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığına ve evliliğin süresine bakılarak karar verilmelidir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/6836 E. 2019/7645 K. 24.6.2019 T.

“Dosya içindeki davacı kadının çalıştığı bankadan gönderilen ihbarnamede davacı kadının 19.11.2014 tarihinde işten ayrıldığı bildirilmiş, dinlenen tanıklar da davacı kadının iş akdinin feshedileceğini düşünerek kendisinin istifa ettiğini beyan etmişlerdir. İşinden kendi isteği ile ayrılan kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilemez.”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/709 E., 2018/12165 K., 31.10.2018 T.

“Mahkemece yapılan araştırmada kadının diş hekimi yanında çalışırken mazeretsiz devamsızlığı sebebiyle iş akdinin 25.12.2014 tarihinde sona erdirildiğinin bildirildiği, kadının bu tarihten sonra çalıştığı, düzenli geliri olduğu tespit edilemediğinden, davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir. Somut olayda; kadının daha önce diş hekimi yanında çalıştığı ve diş hekimince yazılan yazıda mazeretsiz devamsızlığı sebebiyle iş akdinin 25.12.2014 tarihinde sona erdirildiği anlaşılmaktadır.

Buna göre; kadının çalışmakta ve yeterli gelire sahip iken, dava sırasında kendi kusuru sebebiyle işten ayrıldığı toplanan delilerden anlaşılmaktadır. Dava sırasında kendi kusuru sebebiyle işten ayrılan, bu sebeple gelirden yoksun kalan kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”

Yoksulluk Nafakası, Hangi Durumlarda Zamanaşımına Uğrar?

Yoksulluk nafakası konusunda iki ayrı zamanaşımı bulunmaktadır. Bunlardan ilki yoksulluk nafakasının tahsilinde karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda yoksulluk nafakası, tahsili bakımından 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Tahakkuk ettiği tarihten itibaren 10 yıl içerisinde talep edilmeyen nafakalar, zamanaşımına uğrar. Söz gelimi 2010 yılının Ocak ayı ve öncesi döneme ilişkin nafakaları 2020 yılının Ocak ayında zamanaşımına uğrayacaktır. Nafaka son dakika 2021 yılında da bu şartlarda bir değişiklik yapılmamıştır.

Yoksulluk nafakasında zamanaşımının karşımıza çıktığı bir diğer husus ise MK 178 hükmünde düzenlenmiştir. Bu hüküm gereğince boşanma davasından sonra açılacak yoksulluk nafakası davaları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu sebeple boşanma davası nafaka talebinde bulunulmamışsa, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren en geç bir yıl içerisinde dava açılması gerekir. Aksi durumda yoksulluk nafakası talepleri zamanaşımına uğrayacaktır.

Yoksulluk nafakası

Yoksulluk Nafakasının Artırılması – Azaltılması Mümkün Mü?

Nafakaların ödeme biçiminin düzenlendiği MK 176 gereğince yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat şeklinde hükmedilebilmesi mümkündür. Bu kapsamda nafakanın toplu olarak hükmedildiği hallerde yoksulluk artırılmasını veya azaltılması mümkün değildir. Ancak nafakanın aylık düzenli olarak ödenmesine karar verildiği durumlarda tarafların ekonomik şartlarında değişikliklerin olması veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde yoksulluk nafakasının artırılması veya azaltılması talep edilebilir.

Paranın alım gücünün azalması, nafaka alacaklısının hayat standartlarının düşmesi, buna rağmen nafaka borçlusunun ekonomik standartlarının fazlasıyla iyileşmesi durumlarında nafakanın artırılması talep edilebilir. Yine benzer şekilde nafaka borçlusunun işini kaybetmesi, hastalanıp çalışma gücü kaybı yaşaması, nafaka alacaklısının düzenli ve sürekli bir gelire kavuşması gibi durumlarda yoksulluk nafakasının azaltılması davası açılabilir.

Nafakanın artırılmasına veya azaltılmasına ilişkin davaların kabul edilmesi durumunda karar tarihinden değil; dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere nafakaya hükmedilir. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3-1522 E. 2019/1140 K. 05.11.2019 T.

“Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu ileri sürülmediği gibi, taraflar arasındaki önceki nafaka dava dosyalarında yapılan ekonomik sosyal durum araştırma tutanaklarıyla da değişiklik olmadığı sabittir. Bu durumda, yedi yıl önce kararlaştırılan yoksulluk nafakasının paranın alım gücünü yitirmesi ve bu süre içerisinde davacının ihtiyaçlarının doğal olarak artması sonucunda en azından değerinin düştüğü bir gerçektir. Mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; yoksulluk nafakasına hükmedilen tarih ile artırım davasının açıldığı tarih arasında geçen süre dikkate alınarak artırım yapılması gerektiği açıktır. O hâlde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekir…” 

Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması Davası Ne Zaman Açılır?

Yoksulluk nafakasının kaldırılması davası açılabilmesi için belirli şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu kapsamda nafakanın toplu olarak ödendiği durumlarda kaldırılmasını talep etmek mümkün değildir. Ancak aylık düzenli olarak ödenmesine karar verilmesi durumunda nafakanın kaldırılması belirli durumlarda mümkündür. Buna göre nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin ölümü halinde yoksulluk nafakası kendiliğinden kalkar. Bu tür durumlarda nafakanın kaldırılması için dava açılmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Nafaka borçlusu, hakkında başlatılmış icra takibi varsa nafaka alacaklısının evlendiğini ya da öldüğünü ispat edecek şekilde nüfus kaydını sunarak devam eden nafakaların kalktığını beyan edebilir. Nafaka son dakika kanun değişikliği yapılmadığı sürece yasal düzenlemeler bu şekildedir.

Nafaka alacaklısının, evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi durumlarında mahkeme kararı ile nafakanın kaldırılması mümkündür. Bu tür durumlarda nafakanın kaldırılması davası açılması gerekir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3-1009 E. 2019/1179 K. 14.11.2019 T.

“Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir. Eldeki davada kendi kusurundan kaynaklanmayan bir sebeple yoksulluğa düşen davacı bel rahatsızlığı sebebiyle işten ayrılmak zorunda kalmıştır. Gündelik işlerde çalıştığı, düzenli bir gelirinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. 23.12.2014 tarihli dava dilekçesi ile davacı, nafaka ödemelerini büyük güçlükler içinde yaptığını artık ödeme imkânının kalmadığını belirtmiştir. Davalı da nafaka alacağı için İcra Mahkemelerine şikâyetlerde bulunduğunu, davacının bir kez beraat edip, bir kez de tazyik hapsiyle cezalandırıldığını, sonuncu şikâyetinin ise hâlen derdest olduğunu 03.03.2015 tarihli cevap dilekçesinde bildirmiştir. Dolayısıyla, boşanma sonrasında yapılan nafaka ödemelerinin de büyük güçlüklerle gerçekleştirildiği nafaka borçlusunun ödeme zafiyeti içinde bulunduğu kuşkusuzdur.

Tarafların eldeki davada tespit edilen mali durumlarından davacının gündelik işlerde çalışıp aylık gelirinin 500,00 -750,00TL arasında değiştiği, davalının ise sigortalı bir işte çalıştığı ve aylık 1.000,00TL gelirinin bulunduğu görülmektedir. Bu durumda da, nafakanın kaldırılması hakkaniyete, yoksulluk nafakasının temelinde yatan sosyal ve ahlaki fikre uygun düşecektir.”

Yazar Hakkında

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. İstanbul Barosu'na bağlı olarak avukatlık hizmeti vermektedir. Uzmanlık alanı, aile hukukundan kaynaklanan davalardır. Boşanma avukatı olarak Milliyet/Pembenar ekinde köşe yazarlığı yapmaktadır.

Yorumlar

    Yorum Bırak